top of page

UPGRADE FİLM ELEŞTİRİSİ

  • Yazarın fotoğrafı: doğukan özkılıç
    doğukan özkılıç
  • 11 Haz 2022
  • 4 dakikada okunur

Tür: Bilim Kurgu, aksiyon

Yapım: 2018

Yönetmen: Leigh Whannell

Oyuncular: Logan Marshall-Green, Betty Gabriel, Harrison Gilbertson, Linda Cropper

Film Özeti: Eşiyle birlikteyken acımasızca saldırıya uğrayan Grey Trace, karısını saldırıda kaybetmenin yanı sıra belden aşağı da felç olmuştur. Günün birinde bir milyarder mucitten bedenini geliştirecek deneysel bir tedavi teklifi alır. Tedavi için Trace'in bedenine STEM olarak adlandırılan yapay zekâ implantı yerleştirilir. Tedavi ile insanüstü yetenekler kazanan Trace, karısını öldüren ve kendi hayatını mahveden kişilerden intikam almak için yola koyulur...


Filmin teması... Bir Bilim-Kurgu klasiği Cyberpunk…

Başroldeki Grey Trace etrafında dönen konuda uzun yıllardır sıklıkla karşımıza çıkan dönüşüme uğramış insan temasını görürüz. Bir şirket önceliğinde STEM adlı bir çipin yerleştirilmesinden sonra insan dönüşümü görülür. Böyle filmler neticesinde gelişen bir gün teknoloji bizi ele geçirecek korkusunu yaşarız. İnsan-makine çatışması gözler önüne sürülmüştür. STEM adlı çip ile her zaman düşünüldüğü gibi üstün insan yaratılmaya çalışır ve sonucunda işler yine karışır. Daha önce filmlerde sonunda yapay zekânın yenildiğini görürüz. Filmde dikkatimi çeken sonunda insanlığın kaybetmesidir. Yönetmen bu savaştan galip gelemeyeceğimizi düşünür ki ben de aynı düşüncedeyim.

Filmdeki izlediğimiz birbirine bağlı iki dönüşüm vardır. Öncelikle temanın içinde olan insanın insan-makine karışımına evrilişi daha sonrasında ise makinanın tamamıyla kontrolü ele alarak makinanın insana dönüşümünü görürüz. Grey üstünden bu dönüşüm anlatılmaktadır. Buna bağlı olarak aslında yumuşak, duygusal ve suç işlemekten korkan bir bireyin. Yapay zekâ ile kontrolü kaybedişine, sert ve suçlu bir insana dönüşünü izleriz. Bu olurken aslında bize alt metinden dayatılan bir konu da ‘’eğer karınızı öldürürlerse onun intikamını almak için insanları öldürebilirsiniz’’dir. Çünkü filmi izlerken Grey insan öldürür, zorla eve girer, devlet malına zarar verir fakat biz hepsini anlayışla karşılarız. Yönetmen bize Grey’i öyle acıklı verir ki onunla birlikte katarsis yaşarız. Fakat bize bu dayatılan alt metin ve katarsis ne kadar doğrudur. Tartışılır.



Yarattığı Simülasyon, zaman ve mekânın içinde kayboluş…

Öncelikle dikkatimi çeken şey bize film 100 yıl sonrasını anlatmamasıdır. Günümüz simülasyonu vardır. Şuan ki gerçekliğin donelerini kullanmaktadır. Birçok şey tanıdıktır. Bunların yanın da ise öngörülmüş teknoloji sınırlarında da dolaşan bir bilim vardır. Yakın bir geleceği göstermektedir. Bir Avusturalya filmi olsa da Hollywood etkisini görürüz. Film tipik bir Amerika şehridir. Şöyle ki film başladığında Grey’i 90 model bir Amerikan arabasını garajında tamir ederken birasını yudumlar. Arkada punk şarkı çalar. Bu bile klasik bir Amerikan erkeğini tarif etmektedir. Evler, arabalar, şehir düzenlemeleri şimdiki zamana çok benzer. Filmde yine devlet yapısına fazla rastlamayız. Adaletli bir dünya yoktur. Güç yine gizli bir şirket olarak gösterilir. Şirket geliştirdiği teknoloji ile devletten daha güçlü bir pozisyondadır. Geldiği nokta yasallıktan uzaktadır. Polis droneları sıklaşması güvenliğin arttığını gösterse de halan suçlular kolay bulunmamaktadır. Arabanın kaza yaptığı sahnede yan tarafta fakirler sokakta ateşin başında kalırlar aslında bu da halan ekonomik zayıflıkların tabakalaşmanın olduğunu gösterir. Tabii ki zengin kesim ki başroldeki ailemiz için de bunu söyleyebilirim onların biraz daha imkânları farklıdır. Pilotsuz bir araçları, bilgisayar sisteminin masaya yansıtılması gibi teknolojileri vardır.

Filmin içinde geçtiği mekânlar konuya uygun olarak yeterince kasvetli ve karanlıktır. Teknolojini içinde hâkim olması ile birlikte aslında filmin genel ton rengi mavi ve siyah arasında gezinmektedir. Soluk renkler kullanılmıştır. Bu da aslında rengin kompozisyonal özelliği öne çıkarak kullanılan rengin sadece biçim değil, içerik ile doğrudan ilişki kurularak hazırlandığını göstermektedir.



Analog ve Dijitalin savaşı…

Filmde sert bir şekilde yönetmenin ortaya koyduğu sıkıntı bu çatışmadır. Filmde gelinen noktada çiftin içinde yaşadığı durumdur. Örnek vermek gerekirse Grey film içinde Pizza yapalım mı? Der fakat karısı Pizza çıkartalım mı? Der. Karısı her yere şoförsüz arabasıyla gider ve Grey’in eski araba tutkusunu anlamaz, dalga geçer. Grey bunlardan zevk alır eskiye aslında şuan yaşadığımız şartlara âşıktır. Bu çatışmayı filmde hissederiz. Yönetmen bu çatışmanın sonunda dijitalin kazanacağını fakat sonunun iyi olmayacağını göstermiştir.


Üç kepçe Bilim-Kurgu, Bir tutam aksiyon…


Filmdeki bilim-kurgu özelliklerinden bahsedelim. Gözümüzün önünde duran kocaman bir cypberpunk hikâyesi vardır. Yani çip takılarak insan robot karışımı bir şey yapılması, onun dünyayı ele geçirçek korkusu direk karşımıza çıkar. İnsan gözüne yapabildiğinden daha fazla görev yüklenmiştir. Örnek olarak göz ile duvar arkası görülebiliyor. Silahlar kollara yerleştirilmiştir. Parmağın göze sokularak o kişinin gördüklerinin görülmesi de aslında az rastladığım dikkatimi çeken filme ait bir başka bilim kurgu özelliğidir.

Dikkatimi çeken bir başka noktada ‘’siri’’ vardır. Siri telefonlarımızın içinde ve her ne kadar hayatımızda olsa da filmde başka bir şeye çağrışım yapmaktadır. Evin içinde bir hizmetçi varmış gibi siri sesine benzer biri ile iletişime geçer çift. Bilgi verir, sahiplerinin yaşadığı hayata hâkimdir. Aslında bu bir bilim-kurgu örneği olsa da benim dikkatimi daha fazla çekmesinin nedeni siri sesine benzemektedir. Buna bağlı olarak filmin başında yapım ve dağıtım firmaları tanıtılırken yine bu ses kullanılır. Yönetmen bu yaşananların günümüze çok yakın olduğunu ilk saniyesinden bu yana anlatmak istemiş. Dikkatimizi çekmiştir.



Filmin içinden çıkıp yabancılaştığım an... Yabancılaştırma efekti…


Film normal seyrinde devam etmektedir. Film içinde çatışmalar çıkmaya başladıkça daha da içine girmiştim. Bir sahnede ana karakterimiz Grey vücut kontrolünü STEM adlı çipe vermiştir. Yönetmen bu farklılığı göstermek adına kamera hareketlerinde de değişime gitmiştir. Keskinleşen ve olağan dışında hareketler yapan kamera ile kendimizi robot gibi hissettik. Film için iyi olduğunu düşünsem de bir anda öyle bir geçişin olması beni uyandırdı. Oradaki keskin geçişin bizi silkeletip, film izlediğimizi hatırlattığını düşünüyorum.


Sinematografik özelliklere de bir bakış…


Kullanılan soluk renkler, ışığın güçsüzlüğü, kasvetli karanlık ortam teknolojinin olduğu bir film için uygun olarak kullanıldığını düşünüyorum. Müzikler daha doğrusu kullanılan sesler daha güçlü ve hissiz. Seslerden duygu çıkaramıyoruz. Bu da aslında teknolojinin yansıttığı duygusuzluğu veriyor. Kamera hareketleri ile ilgili şunu söylemeliyim. Bir dövüş sahnesinde ve Grey’in Stem’e yavaş yavaş alıştığı sahnelerde kameranın gösterdiği keskin ve insan hareketlerinden uzak hareketler izlerken bir anda farkındalık yarattı. Gerçek dışı olduğunu bilsem de robot gibi hissettirdi. Kurgunun da gayet iyi olduğunu söylemeliyim. Fakat filmin senaryo açısından bazı eksiklikleri göze çarpmaktadır.

Bilim-Kurgu adına başarılı bir filmdir. Fakat ele aldığı konun ilginçliğinin aksine filmin gittikçe sıradanlaşıp aksiyon filmine dönüşümü onu her film gibi yapar. Son sahnesi ise filmi birkaç adım öne taşır. Son sahne, UPGRADE’i sıradan ve bilim kurgu adına kesinlikle izlenmesi gereken bir filmdir, ayrımının arasında sıkıştırıp bırakır.

 
 
 

Comments


Yazı: Blog2 Post
bottom of page