top of page

FEMİNİST FİLM ELEŞTİRİ ÇERÇEVESİNDE KADIN VE ERKEĞİN SUNULUŞU “VAVIEN”

  • Yazarın fotoğrafı: doğukan özkılıç
    doğukan özkılıç
  • 26 Nis 2022
  • 5 dakikada okunur

Daha önceki sayılarımızda siz değerli okurlarımıza film önerilerinde bulurken bu filmler hakkında bir de ön bilgi oluşturmaya çalıştım. Fakat bu yazıda sizler için farklı bir çalışma sunarak Türk sinemasının değerli filmlerinden birisi olduğunu düşündüğüm “Vavien” filminde kadın ve erkeğin sunuluşunu feminist eleştiri bağlamında analiz ediyorum.

Vavien, Türk sinemasının “Coen Brothers”sı Yağmur Taylan ve Duru Taylan tarafından 2009 yılında üretilmiştir. Taylan kardeşlerin kara komedi, dram türündeki bu filminde Engin Günaydın, Binnur Kaya ve Settar Tanrıöğen gibi usta oyuncuların üzerinden günümüzde devam eden taşra aile yapısını, mevcut düzendeki mutsuz insan hayatlarını, toplumda kadının yerini, insanın içsel savaşlarını ve arzularını derinlemesine anlatmaktadır. Girizgâhın sonuna gelirken yazının devamında spoiler ve sahne analizleri içereceğinin uyarısını yaparak devam ediyorum dostlar.


Vavien, iki açma/kapama düğmesinin tek bir ışığa bağlı olduğu elektrik sistemidir. Bu sisteminin çalışır bir hal alabilmesi için her iki düğmenin de birbirine sağlıklı bir şekilde bağlı olması gerekmektedir. Yılların Elektrik ustası olan Celal’in aslında kendince basit olması gereken düzeneği vekilin evinde düzeltmeyi becerememesi aslında onun çevresi ile ilişkisinde bağ kuramaması metaforu olarak algılanabilmektedir. Öyle ki filmin devamında dış dünya ile bağlantısını kuvvetlendiren Celal’in hayatı daha mutlu –çalışır- bir hal alır ve “Vavien” olur. Hatta filmin açılış sahnesinde araba kapısının otomatik bir şekilde açılmasıyla başlayıp filmin sonunda kapının yine otomatik kapanması ve filmin Sevilay’ın kapıdan hoşnut olduğunu bize duyurarak bitmesi –ki Sevilay filmin başında kapının otomatik olmasından nefret ederdi- aile içindeki Vavien bağlantısının oluştuğunu görmemiz bu metaforun örneklerindendir.

Filmdeki her birey mutsuzdur. Celal farklı bir hayat, Sevilay sadece mutlu bir aile, evin çocuğu ise babası tarafından sevilmek ister. Celal’in abisi karısını özler ve görülmektedir ki aile içinde herkesin kendince sırları, dertleri vardır. Sevilay, vekile derdini anlatırken vekil dolmaları sorar. Celal’in derdi para ve pavyonda tanıştığı kadındır. Sevilay kaybolduğu zaman Celal telefonda Sevilay’ın babasıyla konuşur. Baba paraları sorar neredeyse kızı umurumda bile değildir. Çirkinleşmiş, çıkarcı insan ilişkilerinin içinde ise saf ve temiz duygulara sahip bir Sevilay vardır. Taylan kardeşler, o dünya tatlısı Sevilay üzerinden toplumdaki kadın ve erkeğin yerini taşra bölgesini temel alarak tüm gerçekliğiyle aktarmıştır.


Celal memnuniyetsizdir. Ailesiyle sevgisini paylaşmaz, onları önemsemez. Ne karısına kocalık ne de oğluna babalık yapar. Karısını aldatır. Oğluna onun bir işe yarayamayacağını söyler. Karı koca ilişkisi çok sağlıksızdır. Sevilay, Celal’e hiçbir şey soramaz ve onunla hiçbir şey paylaşamaz. Celal ne isterse olur. Sevilay taşra kadınını çok iyi yansıtır. Erkekten bir şey saklayamaz. Aksi halde erkek onu boşar korkusu vardır. Kadının en büyük korkusu dul olmaktır. Sevilay bir sahnede yakın arkadaşı ile konuşurken, arkadaşı ‘’kocadan bir şey saklanır mı? Saklarsan o da seni boşar’’ der. Bu da bu düşünceyi eleştiren sahnelerden biridir. Filmin sonlarına doğru Sevilay Celal’e “Sen benim her şeyimsin” der. Bu da yine taşra kadınının sanki erkeksiz hiçbir şey yapamazmış düşüncesini eleştirir. Tüm bunlar geri kalmış toplumlardaki hâkim düşünceyi, ev içindeki kadının yerini gösterir.


Bir sahnede Seyfi, Celal’in koluna girer ve dükkâna sokar. Yeni mallar geldi göstereyim gibisinden cümleler söyler ve fotoğraflara bakmaya başlarlar. İyi veya kötü yorumlarda bulunurlarken devamında fotoğrafları görürüz. Gördüğümüz kişileri pavyonda çalışmaya yeni başlamış kadınlar olarak düşünüyorum. Burada erkeğin kadına bir mal gözüyle bakması, onları hiç tanımadan dış görünüşleri ile yargılamaları dikkatimi çekmiştir. Feminist eleştiride geçen kadının bir nesne olarak gösterilmesine bu sahne örnektir. Feminist eleştirideki Kuhn’un “erkeklerin tat alması için kadınların kurban edilmesi” düşüncesini yansıtır. Ki pavyona gidildiğinde bu düşünce devam eder. Celal kadına karşılıksız olarak para verdiğini söyler fakat aslında o kadını istiyordur. Feminist Eleştiride Molly Haskel’in “kadın tiplemeleri” düşüncesinde bir başlık olarak yer alan “fahişe” tiplemesini görürüz. Bu tiplemenin altında kadın, erkek için seyirliktir ve fantezilerini tatmin etmek için vardır, kadının hiçbir duygusu veya değeri yoktur hatta para ile satın alınabilir düşüncelerini barındırmaktadır. Tüm bu göstergeler Feminist eleştirinin yolundan giden ve film içinde rastlayabileceğimiz örneklerdir. Pavyonda mekânın sahnesinde oynayan kadınlar yine sadece erkekleri tatmin etmek için vardır. Erkekler düşlerinde kadınlar ile kendi fantezilerini kurmaktadır. Bu arada oradaki kadınların hepsi tek tiptir. Olabildiğince kısa giyinirler çünkü onlara ne kadar açık giydirilebilinirse erkekleri o kadar çok etkileyebilirler ve onlara zevk verebilirler düşüncesi vardır.


ree

Bir başka sahnede Celal pis planlarını devreye sokmak için aile dostlarını da alıp pikniğe gider. Piknik başlar. Erkekler orada oturup çekirdek çitlerken kadınlar orada ateş yakmaya çalışırlar. Erkekler kıllarını kıpırdatmazlar. Sonrasında kadınlar yemekleri hazırlar, yemekler biter. Çay servisini yaparlar. Erkeklerse bir işin ucundan tutmaz hatta teşekkür bile etmezler. Bu sırada hava iyice kötüleşir ve yağmur başlar. Erkekler arabaya geçerler. Tüm piknik malzemelerini kadınlar toplar. Erkekler yine hiçbir şekilde yardım etmez üstüne bir de Celal çabuk olmaları adına onları uyarır. Erkek sanki kadınlardan farklı, onlar bu işlerle uğraşmaz sadece keyif yaparlar algısı vardır. Kadınlar ise sanki sadece hizmetçidir. Burada işin daha da kötüsü Sevilay neredeyse bu halinden memnundur. Sesini çıkarmaz. Bunu sanki göreviymiş gibi düşünür çünkü yıllarca ona bu öğretilmiştir. Sevilay’ın kocasıyla ilişkisi bir yana anne ve babası ile iletişimi de yine bir başka sorundur. Almayandaki ailesiyle konuşurken ailesi sürekli paraları sorar ve Celal’i kötüler. Telefonda babasıyla konuşan Sevilay annesiyle bile konuşamaz. Babası telefon çok yazıyor diye direkt telefonu kapatır. Kızının hatırını bile sormaz. Bu kızı kaybolduktan sonra bile değişmez. Sevilay’ın öldüğü düşünüldüğünde Celal telefonda Sevilay’ın babasıyla konuşur. Babanın yine tek derdi para ve Celal’e sallamaktır. Bu acılı günde kimse kaybolmuş, belki de ölmüş olan kadını düşünmez. Bu sahneler ile taşradaki kız çocuğunun değeri, kadının aile içindeki yerini ve kadın-erkek eşitsizliğini gözler önüne sermiştir.


Kadın ve erkek olmak biyolojik bir olaydır. Fakat biz toplum içinde kadın ve erkek olmayı öğreniyoruz. Toplumda kadına ve erkeğe yüklenen yönlendirici göstergeler vardır. Geçmiş dönemlerden beri kadınlar ve erkekler belirli kalıplar içine sokulur. Mesela doğan çocuklara cinsiyetine göre mavi veya pembe giydirilir. Neden bir çocuk sadece cinsiyeti için o renge hapis olsun? Neden pembe kadın rengidir? İşte filmde yine bunun bir örneğini görürüz. Sevilay Celal için hırka örer. Hırka sarı renktedir. Celal bunu giymez ve “kadın şeysi gibi bu” der. Oysa sarı rengi ile kadın olmak arasında hiçbir bağ yoktur. Fakat yine toplumda yıllarca erkeklerin pembe, mor, kırmızı vb. renkleri giydirilmesi büyüklerden küçüklere yanlışmış gibi öğretilmiştir.


Celal oğlunu neredeyse hiç sevmez. Fakat bu sevgisinde bir kırılma yaşar. Bu kırılma Celal’in kendine rakip gördüğü ve komşu olan ailenin kızıyla oğlunun yakınlaştığını öğrendiğinde yaşanır. Gidip oğlunu sever ve onla güreş tutmaya çalışır. Celal oğluyla gurur duyar, onun gerçek bir erkek olduğunu düşünür. Toplumda geçmişten günümüze gelen bu algı vardır. Erkek bir kadınla yakınlaştığı zaman baba için gurur verici, sanki erkek olmanın bir özelliği gibi kabul edilir. Takdir görürsün. Fakat bir kadınsan bunu ailenden hatta herkesten gizlemek zorundasın. Çünkü toplumda kadının böyle bir hakkı yoktur. Namusu neredeyse bununla ölçerler. Hor görülebilirsin, ayıplanabilirsin.


Filmin sonuna doğru dönüşüm yaşayan Celal, artık ailesiyle daha fazla vakit geçirir ve arasını düzeltir. Bu dönüşüm Celal’in doğrudan içsel arzusu ile gerçekleşmemiştir. Dışarıda aradığını bulamaması, karısının ona para vermesi, olaylardan dolayı suçlamaması ve oğlunun yaptıkları onun eve dönmesini sağlamıştır. Mutlu olabilmek, ailenin bir arada kalabilmesi adına yine tüm fedakârlıkları yapan kadın olmuştur. Sadece taşrada değil süre gelen tüm toplumlarda hep bu durum böyle olmuştur.

Kara mizah ile böyle hassas konulara eleştiri getiren ve sade bir anlatım dili tercih edip olağanüstü bir etki yaratan bu yapımı feminist eleştiri bağlamında analiz etmeye ve sizlere bir nebze olsun yeni bir bakış açısı kazandırmaya çalıştım. Sürç-i lisan ettiysek affınıza sığınarak hoşça kalın dostlar!

Yorumlar


Yazı: Blog2 Post
bottom of page